24 Ağustos 2009

KULÜBE

Newton'un yerçekimini bulması için nasıl ki başına elmanın düşmesi gerekiyorsa, benim de çektiğim acılardan kurtulmam için sanırım kulübeyi görmem gerekiyordu.Elma ile kulübe aynı şey değil ama; nasıl ki elma Newton'a yeni bir buluşun sevincini yaşatmış ise,kulübe de bana acılardan kurtulmamın sevincini yaşattı.

Kulübe de var üç kişi ,ikisi benim için hiç birşey ama kalan biri benim için "herbirşey" idi.Herbirşey benim için sırf kırılmasın diye dokunulmaması gereken bir çiçek gibidiydi.Yokluğunda acı çektiğim birşey idi.Varılması gereken hedefim, yüzümün kızarmasına sebep olan ateşim idi.Fark ederseniz onun vasıflarını anlatırken hep kendimce onu nasıl gördüğümü yazmaya çalıştım.Ama bir şeyi hep atlamışım .Bunun farkına varmama kulübe yardımcı oldu.O benim için "herşey" olabilir ama meğer kendisi için "hiçbirşey "miş.Ve ben yaklaşık bir yıldır o "hiçliğe" gönül bağlamışım.

O elmanın benimde başıma düşmesini isterdim.Yerçekimi bulmakta yok gözüm.Keşke o elma başıma düşseydi de(ortam çok müsaitti çünkü; o zaman Bahçe Bitkileri dersi için bahçeye çıkmıştık) körü körüne o "hiçliğe" bağlanan kafamı kırsaydı. Oldu mu şimdi diyeceksiniz bencede olmadı, bir hiç uğruna değer mi kafamı kırdırmaya.

O "hiçliği" kulübeye gömdüm, gerçi kendi kendisi gömdü o kulübeye .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder