31 Ocak 2010

SICACIK BİR AŞK HİKAYESİ

Dondurucu soğukta bir an önce evime varabilmek için hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzden gördüm. Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acele acele açtım. İçinde üç lira ve sararıp kat yerleri yıpranmış eski bir zarftan başka bir şey yoktu... Sol üst köşede yalnızca gönderenin, alıcı adresi yerinde bir adresi vardı. Bir ipucu bulabilmek belki biraz da merakımı giderebilmek için zarfı açtım ve içindeki mektubu okumaya başladım. Mektup, sol yanı çiçek resmiyle süslenmiş bir kağıda, özenli bir el azısıyla yazılmıştı ve “Sevgili Hayri Bey” diye başlıyordu. Ve “annesi yasakladığı için onu bir daha göremeyeceğini” anlatarak devam ediyor… "Ama sakın unutma, seni daima seveceğim" diye bitiyor.. İmza… Hayrunisa.” elimde yalnızca, mektubu yazan kişiyle, mektubun yazıldığı kişinin birinci adları vardı. Eve gider gitmez hemen telefon idaresini aradım. Görevli kişi, kendisine bildirdiğim adreste yaşayanların telefon numarasını vermesinin yasalara aykırı olduğunu söyledi fakat ısrarım karşısında;
- “Belki, size yardımcı olabilirim" dedi.
- "Bu adreste bulunan numaraya telefon ederim ve onlar kabul ederlerse, sizi görüştürebilirim lütfen bekleyin…" dedi. İki üç dakika sonra görevlinin sesi geldi.
- “Bağlıyorum efendim." telefonda, karşıdaki hanıma "Hayrunisa diye birini tanıyıp, tanımadığını” sordum.
- "Bu evi, 30 yıl evvel, Hayrunisa diye kızları olan bir aileden aldık" dedi.
- "Peki, yeni adreslerini biliyor musunuz?"
- "Hayrunisa Hanım, annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip ederseniz, belki adres bulursunuz." deyip bana huzurevinin adını verdi.
Hemen aradım. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki oradan bilirlermiş. “bunların hepsi aptalca aslında" dedim, kendi kendime. İçinde sadece 3 lira ve 60 yıl önce yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak için bunca zahmete ne gerek var ki. Aradım numarayı bir kadın
- "Şimdi Hayrunisa Hanım'ın kendisi bir
huzurevinde" dedi ve numarayı verdi. hemen
orayı çevirdim..Ses;
- "Evet, Hayrunisa Hanım burada yaşıyor" dedi.. Saat
ona geliyordu ama hemen yola çıktım, Hayrunisa Hanım’ı görmek
için. Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir
oda… Gümüş saçlı, sıcak tebessümlü yaşlı bir
kadın. Gözlerinin içi ışıl ışıl ama… Anlattım
olanları. Cüzdanı ve mektubu gösterip. Derin
bir oh çekti mektuba bakarken ve
- "Genç adam" dedi,
- “Bu mektup, Hayri Bey ile son kontağımdı. Onu öyle seviyorum ki… Göksel Arsoy gibi yakışıklıydı. Hani şu meşhur aktör ama ben 16 yaşımdaydım. Çok küçüğüm diye annem kesinlikle izin vermedi.." derin bir nefes daha.. "Hayri Bey harika bir insandı. Eğer bulabilirseniz ona söyleyin lütfen. Onu hep düşündüm hep " bir ufak sessizlik bir derin nefes daha ve onu hep sevdim. " İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden.. "ve hiç evlenmedim. Hayri Bey gibi birisini bulamadım ki.” Hayrunisa Hanım’ a teşekkür edip odadan çıktım.
Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız ,
- “Hayrunisa Hanım yardımcı olabildi mi size?" dedi.
- " Hiç değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim"
dedim. Cüzdanı elimde sallayarak.. o sırada yanımda dikilip duran hademe bağırdı..
- "hey baksana… Bu Hayri Bey' in cüzdanı..
üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde görsem tanırım… Cüzdanını hep kaybederdi zaten. Üç kere ben buldum, koridorlarda.."
Hayri Bey sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım tekrar asansöre. Hayri Bey yatmamıştı. Okuma odasında kitap okuyordu. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi. Hayri Bey eli arka cebine attı, hızla.. Sonra sevinçle;
- "Evet, bu benim cüzdanım" dedi.
- "Öğleden sonraki yürüyüş sırasında kaybetmiş olmalıyım. Size teşekkür borçluyum."
- "Hiçbir şey borçlu değilsiniz" dedim. "ama özür dilerim. İpucu bulmak için açtım cüzdanınızı ve içindeki mektubu okudum."
- "Mektubu mu okudun?"
- "Evet, sadece okumakla kalmadım. Hayrunisa Hanım’ı da buldum.."
- "Buldun mu? Nerede? İyi mi? hala eskisi gibi güzel mi? söyle lütfen söyle."
- "Çok iyi.. hem de harika" dedim, yavaşça.
- "bana onun telefon numarasını ver lütfen. yarın onu hemen arayacağım." elime sımsıkı sarıldı.. "o benim tek aşkımdı. Onu öyle sevdim ki, asla evlenmedim. Çünkü bu mektup geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti."
- "Hayri Bey," dedim.. "Gelin benimle."
Asansörle üçüncü kata indik. Odanın kapısı açıktı. Hayrunisa Hanım sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu.. hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu..
- "Hayrunisa Hanım" dedi..
- "Bu bay' ı tanıyor musun?" gözlüklerini ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden..
- "Hayri’m." dedi, Hayri Bey, kapıda kısık sesle;
- "Hayrunisa’m ben Hayri.. beni tanıdın mı?"
- "Hayri’m” diye yutkundu Hayrunisa Hanım.
- "İnanamıyorum bu sensin. Benim Hayrunisa’m." Hayri Bey, Hayrunisa Hanım’a doğru yürüdü yavaşça. Sarıldılar hemşire yanıma geldiğinde onun da gözleri yaşlıydı..
- "gördünüz mü bakın?" dedim "yaşamda yaşanması gereken her şey, er ya da geç bir gün mutlaka yaşanacaktır."

Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar. Pazar günü bir nikâh vardı gelebilir miymişim? Harika bir tören idi. Hayrunisa Hanım ve Hayri bey beni nikâh şahidi yaptılar üstelik. Hayrunisa Hanım’a çok bej elbisesi içinde çok güzeldi. Hayri bey de lacivert takım elbisesi içinde hala çok yakışıklıydı.. bir nikah tanığı olarak söylüyorum bu gözlemlerimi… Aşklarını on sekiz yaşın heyecanı ve duygusuyla yaşayan 76 yaşındaki gelin ile 79 yaşındaki damadın nikahında keşke, siz de bulunsaydınız… Atmış yıl önce bittiği sanılan bir aşk öyküsünün, altmış yıl sonra, kaldığı yerden nasıl tekrar filizlendiğine siz de tanık olacaktınız…


Hiç yorum yok:

HAKKIMDAKİ HER ŞEY

Yıllardır okuduğum kitap, dergi, gazete vs.lerden not aldığım özlü sözleri, fıkraları, elektronik postama gelen eğitici ve öğretici kıssadan hisse paylaşımları, bazen ağlatan, bazen güldüren, bazen ders veren öyküleri, sağlıklı yaşam önerilerini hayata dair herşeyi blogumda sizlerle paylaşmak istedim.

Amacım öğrenmek, daha fazla öğrenmek, öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak, eğlenmek, eğlendirmek, güzel ve zevkli vakit geçirmek.

Burçlarla ilgim hiç yoktur -"ikizler burcu"nun bildiğim tek özelliği öğrenmeye sonsuz meraklıdır- bu özelliği çok iyi taşıdığım kesin.

Doğa aşığıyım saatlerce doğa belgesellerini izlemekten sıkılmam. Bunda adımın çiçek olmasının ve mesleğimin de etkisi vardır.

Sıkı bir lakto vejeteryanım. "Et, tavuk, balık ve yumurta yemeyen ama süt ve süt ürünlerini tüketen vejeteryanlar" Hayvan sevgim vejeteryan olmamı sağladı.


Klasik Türk Müziği ve eski nostaljik şarkıları dinlerim. Alpay, İlhan İREM, Ajda PEKKAN, Erol EVGİN, Yıldırım GÜRSES... hayranıyım.

Bloguma yapacağınız eleştiri ve yorumlar benim için önemlidir. Bu sayede eksiklerimi görür, düzeltirim. Eleştiriye çok açık olmadığım söylenir ama işin aslı öyle değil. (Lütfen blogumu eleştirip, yorumlarken bunu dikkate almayın çünkü beni değil blogumu eleştiriyorsunuz) Eleştirileriniz doğrultusunda blogumu yönlendiririm ve mutlaka dikkate alırım.

Eleştiri konusunda hayat felsefem: Karşımdakinin beni eleştirmesi için beni çok iyi ve içten tanıması, beni gerçekten sevdiğine inanmam lazım. Aksi takdirde eleştiriye kapalıyımdır karşımdaki insan arkadaşım, dostum aile bireyim beni çok iyi tanıyorsa ve sevdiğinden şüphem yoksa çok acımasız eleştirebilirler ve eleştirirler de ...

İnsanlarla iletişimim güçlüdür -en azından ben böyle düşünüyorum.- Çünkü insanları hatalarıyla kabul ederim zaten hatasız insan olduğuna inanmayanlardanım ben dahil. Bu konuda hayat felsefem Mevlana'nın "Hatasız dost arayan dostsuz kalır" sözüdür. Orhan Gencebay'da bir şarkısında "Hatasız kul olmaz" sözüyle arkadaşlık ve dostluk felsefemi çok iyi tanımlamış.

Fazla duygusalım değişmeyi denedim bu özelliğimden vazgeçemeyeceğimi anlayınca vazgeçtim. Zaten duygusal olmak da insan olmanın bir erdemi.

İNTERNET İLETİŞİM KOPUKLUĞU YAPIYOR MU?

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ZORUNLU OLMASI DOĞRU BİR UYGULAMA MI?

MEDYANIN KÜLTÜR YOZLAŞMASI YAPTIĞINA İNANIYOR MUSUNUZ?

CANIM EDİZ UFUK'UM

CANIM EDİZ UFUK'UM
Hayatımın Anlamı

Blog Listem

CANIMIN İÇİ

CANIMIN İÇİ

Üniversite giriş sınavının tekrar iki basamaklı sınav olması sizce:

Okul öncesi yaştaki çocuklara bilgisayar sizce yararlı mı, zararlı mı?

CANLARIM

CANLARIM
HAYATIMA ANLAM VERENLER

Bu Blogda Ara

Ahh! Kalbim

Ahh! Kalbim
Powered By Blogger

İzleyiciler

HAKKIMDA

Fotoğrafım
AĞRI, Türkiye
Klasik ikizler burcuyum. Yeni şeyler öğrenmeye, yeni yerler görmeye meraklıyım. Doğa tukunuyum.Kendimle barışık bir insanım bu konuda hayat felsefem Tevfik Fikret'in " Hak bildiğin yolda yalnız da olsa yürüyeceksin ve "çoğunluğun doğru demesi benim bu sonucu doğru dememi gerektirmez" sözüdür." İnsanlarla iletişimim güçlüdür ama hemen dost olmam. Çünkü dostluk "sevgi, saygı, güven, özveri ve sadakat üzerine kuruludur.İnsanları hatalarıyla kabul ederim şimdiye kadar hiç hatasız arkadaş aramadım. Zaten kusursuz insan olduğuna da inanmam. Mevlana'nın "Hatasız dost arayan, dostsuz kalır" ve Orhan GENCEBAY'ın bir şarkısında söylediği "Hatasız kul olmaz" sözünü dostluk felsefem olarak belirledim. Fazla modern görünmeme rağmen yeniliklere zor adapte olurum. Eski alışkanlıklarımı değiştirmek, onlardan vazgeçmek zor gelir bana.Benim için önemli olan bir şeyi benim beğenmemdir başkalarının ne dediğini fazla umursamam hatta hiç umursamam. Beğenmediğim tek yönüm hayattaki güçlüklerin beni çabuk pes ettirmesi, olumsuz duygular yüklemesi ve bu duygulardan zor kurtulmam. Değişmeyi çok denedim ama şimdiye kadar başaramadım. Bundan sonrası içinde haydi hayırlısı...Lakto vejeteryanım.