28 Eylül 2009

AYYOŞUN MEYHOŞUN BİRİ

Sultan Murad Han; o gün, bir hoştur. Telaşeli görünür. Sanki; bir şeyler söylemek ister, sonra vazgeçer..

Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil. Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:

- "Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var"
- "Akşam garip bir rüya gördüm"
- "Hayırdır inşallah"
- "Hayır mı şer mi öğreneceğiz"
- "Nasıl yani "
- "Hazırlan, dışarı çıkıyoruz"

...Ve iki "molla kılığında" çıkarlar yola..

Görünen o ki; padişah hâlâ gördüğü rüyanın tesirindedir ve gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a çıkar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatle bakınır. İşte tam o sırada, yerde yatan bir ceset gözlerine batar. Sorarlar:

- "Kimdir bu"

Ahaliler hep bir ağızdan:

- "Aman hocam hiç bulaşma! Ayyaşın meyhuşun biri işte" derler.
- "Nerden biliyorsunuz" der, tebdil-i kıyafetinden tanınmayan padişah..
- "Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık komşumuz" der, biri.

Bir başkası tafsilata girer:

- "Biliyor musunuz; aslında iyi sanatkardır. Azaplar Çarşısı'nda çalışır. Nalının hasını yapar... Ancak; kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem şişe şişe şarap taşır evine hem de nerde namlı mimli kadın varsa takar peşine"

Hele yaşlının biri çok öfkelidir:

- "İsterseniz komşulara sorun.. Sorun bakalım; O'nu, bir cemaatte gören olmuş mu"

Hasılı; mahalleli döner ardını, gider. Bizim tebdil-i kıyafet mollalar, kalırlar mı ortada!..

Tam vezir de toparlanıyordur ki; padişah yolunu keser:

- "Nereye"
- "Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım"
- "Millet bu, çeker gider. Kimseye bir şey diyemem... Ama biz gidemeyiz! Şöyle veya böyle tebaamızdır. Defini tamamlamak gerek"
- "iyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden"
- "Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha"

- "Peki, ne yapmamı emir buyurursunuz"
- "Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından"
- "Aman efendim, nasıl kaldırırız"
- "Basbayağı kaldırırız işte"
- "Yapmayın, etmeyin Sultanım!!? Bunun yıkanması, paklanması var. Tekfini, telkini..."
- "Merak etme, ben beceririm. Ama önce bir gasilhane bulmalıyız"
- "Şurada bir mahalle mescidi var ama..."
- "Olmaz! Vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin"
- "Ne bileyim, Ayasofya'dan Süleymaniye'den.. En azından Fatih Camii'nden..."
- "Ayasofya ile Süleymaniye'de devlet erkanı çoktur. Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii'ni iyi dedin. Hadi yüklenelim"

...Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola koşturur; kefen, tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur ocağa...

Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki; naaş, ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur aydınlanır alnında. Yüzü sâkilere benzemez. Hem manâli bir tebessüm okunur dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama, vezirin de keza...

Meçhul nalıncıyı kefenler, tabutlar, musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine hayli vardır daha... Bir ara; vezir, sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır:

- "Sultanım, yanlış yapıyoruz galiba"
- "Nasıl yani.."
- "Heyecana kapıldık; sorup, soruşturmadan buraya getirdik cenazeyi. Kim bilir; belki hanımı vardır, belki yetimleri"
- "Doğru.. Öyle ya, neyse... Sen başını bekle, ben mahalleyi dolanıp geleyim"

Vezir; cüzüne, tesbihine döner.. Padişah garip maceranın başladığı noktaya koşar.

Nitekim; sorar, soruşturur. Nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın açar ve hadiseyi metanetle dinler. Sanki; bu vefatı bekler gibidir...

Ve:

- "Hakkını helal et evladım. Belli ki çok yorulmuşsun" Sonra eşiğe çöker; ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar...

Ağlar mı? Hayır ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki... Neden sonra; silkinip, çıkar hayal dünyasından:

- "Biliyor musun oğlum" Diye dertli dertli söylenir.. "Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Akşamlara kadar nalın yapar ama birinin elinde şarap şişesi görmesin; elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya"
- "Niye"
- "Ümmeti Muhammed içmesin diye"
- "Hayret..."
- "Sonra; malum kadınların ücretlerini öder, eve getirirdi. Ben, sizin zamanınızı satın aldım mı? 'Aldım' derlerdi. O'da 'Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek... O; çeker gider, ben menkîbeler anlatırdım Onlara... Mızraklı ilmihal, Hucceti İslam okurdum"
- "Bak seeen! Millet ne sanıyor halbuki"
- "Milletin ne sandığı umrunda değildi evladım. Hoş; O, hep uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında durmalı ki; derdi, Tekbir alırken Kabe'yi görmeli..."
- "Öyle imam kaç tane kaldı şimdi"
- " İşte; bu yüzden Nişancı'ya, Sofular'a uzanırdı ya... Hatta; bir gün, Bakasın efendi, dedim. Sen, böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek. İnan cenazen kalacak ortada..."
- "Doğru, öyle ya"
- "Kimseye zahmetim olmasın, deyip mezarını kendi kazdı bahçeye.. Ama ben üsteledim: İş mezarla bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın"
- "Peki o ne dedi"
- "Önce uzun uzun güldü, sonra; 'Allah, büyüktür hatun hem padişahın işi ne..' dedi"

Hiç yorum yok:

HAKKIMDAKİ HER ŞEY

Yıllardır okuduğum kitap, dergi, gazete vs.lerden not aldığım özlü sözleri, fıkraları, elektronik postama gelen eğitici ve öğretici kıssadan hisse paylaşımları, bazen ağlatan, bazen güldüren, bazen ders veren öyküleri, sağlıklı yaşam önerilerini hayata dair herşeyi blogumda sizlerle paylaşmak istedim.

Amacım öğrenmek, daha fazla öğrenmek, öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak, eğlenmek, eğlendirmek, güzel ve zevkli vakit geçirmek.

Burçlarla ilgim hiç yoktur -"ikizler burcu"nun bildiğim tek özelliği öğrenmeye sonsuz meraklıdır- bu özelliği çok iyi taşıdığım kesin.

Doğa aşığıyım saatlerce doğa belgesellerini izlemekten sıkılmam. Bunda adımın çiçek olmasının ve mesleğimin de etkisi vardır.

Sıkı bir lakto vejeteryanım. "Et, tavuk, balık ve yumurta yemeyen ama süt ve süt ürünlerini tüketen vejeteryanlar" Hayvan sevgim vejeteryan olmamı sağladı.


Klasik Türk Müziği ve eski nostaljik şarkıları dinlerim. Alpay, İlhan İREM, Ajda PEKKAN, Erol EVGİN, Yıldırım GÜRSES... hayranıyım.

Bloguma yapacağınız eleştiri ve yorumlar benim için önemlidir. Bu sayede eksiklerimi görür, düzeltirim. Eleştiriye çok açık olmadığım söylenir ama işin aslı öyle değil. (Lütfen blogumu eleştirip, yorumlarken bunu dikkate almayın çünkü beni değil blogumu eleştiriyorsunuz) Eleştirileriniz doğrultusunda blogumu yönlendiririm ve mutlaka dikkate alırım.

Eleştiri konusunda hayat felsefem: Karşımdakinin beni eleştirmesi için beni çok iyi ve içten tanıması, beni gerçekten sevdiğine inanmam lazım. Aksi takdirde eleştiriye kapalıyımdır karşımdaki insan arkadaşım, dostum aile bireyim beni çok iyi tanıyorsa ve sevdiğinden şüphem yoksa çok acımasız eleştirebilirler ve eleştirirler de ...

İnsanlarla iletişimim güçlüdür -en azından ben böyle düşünüyorum.- Çünkü insanları hatalarıyla kabul ederim zaten hatasız insan olduğuna inanmayanlardanım ben dahil. Bu konuda hayat felsefem Mevlana'nın "Hatasız dost arayan dostsuz kalır" sözüdür. Orhan Gencebay'da bir şarkısında "Hatasız kul olmaz" sözüyle arkadaşlık ve dostluk felsefemi çok iyi tanımlamış.

Fazla duygusalım değişmeyi denedim bu özelliğimden vazgeçemeyeceğimi anlayınca vazgeçtim. Zaten duygusal olmak da insan olmanın bir erdemi.

İNTERNET İLETİŞİM KOPUKLUĞU YAPIYOR MU?

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ZORUNLU OLMASI DOĞRU BİR UYGULAMA MI?

MEDYANIN KÜLTÜR YOZLAŞMASI YAPTIĞINA İNANIYOR MUSUNUZ?

CANIM EDİZ UFUK'UM

CANIM EDİZ UFUK'UM
Hayatımın Anlamı

Blog Listem

CANIMIN İÇİ

CANIMIN İÇİ

Üniversite giriş sınavının tekrar iki basamaklı sınav olması sizce:

Okul öncesi yaştaki çocuklara bilgisayar sizce yararlı mı, zararlı mı?

CANLARIM

CANLARIM
HAYATIMA ANLAM VERENLER

Bu Blogda Ara

Ahh! Kalbim

Ahh! Kalbim
Powered By Blogger

İzleyiciler

Blog Arşivi

HAKKIMDA

Fotoğrafım
AĞRI, Türkiye
Klasik ikizler burcuyum. Yeni şeyler öğrenmeye, yeni yerler görmeye meraklıyım. Doğa tukunuyum.Kendimle barışık bir insanım bu konuda hayat felsefem Tevfik Fikret'in " Hak bildiğin yolda yalnız da olsa yürüyeceksin ve "çoğunluğun doğru demesi benim bu sonucu doğru dememi gerektirmez" sözüdür." İnsanlarla iletişimim güçlüdür ama hemen dost olmam. Çünkü dostluk "sevgi, saygı, güven, özveri ve sadakat üzerine kuruludur.İnsanları hatalarıyla kabul ederim şimdiye kadar hiç hatasız arkadaş aramadım. Zaten kusursuz insan olduğuna da inanmam. Mevlana'nın "Hatasız dost arayan, dostsuz kalır" ve Orhan GENCEBAY'ın bir şarkısında söylediği "Hatasız kul olmaz" sözünü dostluk felsefem olarak belirledim. Fazla modern görünmeme rağmen yeniliklere zor adapte olurum. Eski alışkanlıklarımı değiştirmek, onlardan vazgeçmek zor gelir bana.Benim için önemli olan bir şeyi benim beğenmemdir başkalarının ne dediğini fazla umursamam hatta hiç umursamam. Beğenmediğim tek yönüm hayattaki güçlüklerin beni çabuk pes ettirmesi, olumsuz duygular yüklemesi ve bu duygulardan zor kurtulmam. Değişmeyi çok denedim ama şimdiye kadar başaramadım. Bundan sonrası içinde haydi hayırlısı...Lakto vejeteryanım.